UEFA Avrupa Konferans Ligi’nin çeyrek final eşleşmesinin ilk maçında Fenerbahçe, deplasmanda Olympiakos’a konuk oldu. Sarı-lacivertliler, 3-0 geriye düştüğü maçtan 3-2 mağlup ayrılarak tur biletini rövanş maçına bıraktı.
Mücadele sonrası Milliyet Gazetesi yazarı Ercan Güven karşılaşmayı değerlendirdi.
Kartal’ın ‘uçurduğu’ bir saat / Ercan Güven
Hangi teraziyle tartsanız Fenerbahçe’den hafif çekecek, hatta Fenerbahçe’nin geçen turda elediği Saint Gilloise’a futbol hiyerarşisinde “abi” diyecek Olympiakos karşısında, 3/2 oranında döküldü Fenerbahçe… Yani, bir saat boyunca.
Oysa kalite farkı, Nişantaşı-Mahmutpaşa kadar ortadaydı. Nasıl dengelendi, hatta Olympiakos nasıl daha üstün hale geldi? Çünkü İsmail Kartal “uyumsuz” bir takım sürdü sahaya. Savunmadan oyun kuracak sağlam ayaklı biri olmadığı gibi, bağlantı kuracak orta sahası bile yoktu koca takımın. Zajc’ın oynamasını rakip teknik direktör rica etmiş olmasın sakın!
Resmen Olympiakos’a “piar” yaptı Fenerbahçe. Boyu uzun, baskı yaparken müthiş gedikler verebilen bir tek pasları hızlı rakibini Dzeko’lu, Tadic’li, Szymanski’li, İrfan Can’lı takımın üstüne çıkardı. “İlk yarı Fred yoktu” deseniz, rakibin “Fred’i” Podens de yoktu sahada. Aslında doğru soru “ilk yarı Fred neden yoktu?” olmalı!..
Açık söylemek lazım, “sözünün eri değilmiş” bazı Fenerbahçeli futbolcular. Başkan’a “silip süpüreceğiz” diye sözler verdiler, lokum gibi takım karşısında deliğe süpürüldüler! Top kaybında, pas hatasında, çıkarken top kaptırmada hatta rakibin ayağına top atmakta rekor kırmaya çalışır gibiydi takım. Hani üstün yeteneklere sahip, müthiş sistemli, makine benzeri bir rakip olsa canı yanmaz insanın.
Sadece ilk 7 dakika oyunda vardı Fenerbahçe. O kısa süreçte Dzeko’nun üç gol denemesi var zaten. İlk yarının gerisi, hatta ikinci yarının başlangıcı “Bayram Şekeri” umulan Fenerbahçe’den düz yolda feci bir “Bayram kazası” girişimiydi. Direksiyonda da İsmail Hoca!
İlk yarı iki golün ikisinden de Çağlar rol kaptı mesela. Livakoviç ha keza… Hırvat kaleci, Trabzon’da yumruk yedikten sonra “artık yokum” demişti ya… Gitmiş galiba.
Ne yaptı bu takım “futbola seçim arasında”?.. Henüz uyanamamışlar “esniyorlar”! Top önde Tadic uzanırken dizi esniyor, kaybettiği topu Olympiakos savunması Fenerbahçe sahasına yolluyor, savunurken Oosterwolde’nin dizi esniyor, çıkmak zorunda kalıp yerini Ferdi’ye bırakıyor. Öte yandan, kulübedeki Ferdi için adeta yalvaran oyuna Ferdi’nin katılması için “ilahi” bir etki mi gerekiyor?
İkinci yarı, rakibin zayıf orta sahası ile eşitlediği orta sahayı değiştirmek için bile hamle yapmadı İsmail Kartal. Üçüncü gole kadar yine “ilahi” bir mesaj bekledi belki.
Baktı ki, mesele Kadıköy’de çözülecek boyutu aşıyor… Nihayet Fred ve İsmail’i aldı Krunic – Zajc “dramı” yerine. Aynı anda Fenerbahçe kendisi gibi oynamaya başladı ve biri penaltıdan, diğeri İrfan’dan iki gol… Skor İstanbul’a çok uygun. Yarı final kapısı açık.
Peki, Fenerbahçeliler bir saat boyunca neden kabus yaşadılar?
Doksan dakikada berbattan normale dönen -ki, o normalin Olympiakos’a hem orada hem burada yeteceği apaçık ortada- her iki Fenerbahçe de “İsmail Kartal tercihlerinin” bir sonucu. O zaman kendisine sormak lazım.